Sayfalar

22 Haziran 2012 Cuma

SON CARİYE

          Bu kitabı kuzenim verdi birkaç ay önce. (kendisi de okumamıştı daha canım:)) Ama araya ne yazık ki sınav dönemi girdi okuyamadım. Bende geçen hafta başladım okumaya. İyiki kuzenim vermiş bu kitabı. iyi ki okumuşum.

        Tarihi çok severim. İster Türk tarihi ister dünya tarihi olsun çok ilgimi çeker zaten. Ama ben tarih sevmeyenlerin de okumasını şiddetle tavsiye ediyorum.

Arka Kapak :
        
Japonya'nın kırsal kesiminde, dağların derinliklerindeki bir köyde büyüyen Saçi, kendini hep farklı hissetmişti. Solgun teni ve güzel hatları onu arkadaşlarından ve ailesinden ayırıyordu. Derken, Saçi on bir yaşındayken bir prenses, köylerinden geçti ve onu görkemli Edo şehrinin Kadınlar Sarayı'na sürükledi. Entrika ve erotik rekabetle örülü saray, üç bin kadının ve tek bir adamın -genç şogunun- eviydi.

Ve Saçi, şogunun cariyesi olmak üzere seçilmişti. Ancak Japonya değişiyordu. Batı'dan Siyah Gemiler gelmiş ve Japonya'yı kolonilerinin arasına katmaya hevesli yabancıları getirmişti. İç savaş patladığında Saçi saraydan kaçtı. Asi bir savaşçı tarafından kurtarıldığındaysa ilk kez aşık oldu. Ancak savaşçıyla bir ömür hayal etmeden önce, Saçi'nin kendi geçmişiyle ilgili gizemi çözmesi gerekiyordu. Bu gizem öyle korkunç bir günah barındırıyordu ki, Saçi'nin hayatı altüst olabilirdi.
         

 Bir kere kişilerin duyguları o kadar iyi aktarılmış ki resmen kendini Saçi'nin yerine koyuyorsun. Onunla üzülüp onunla seviniyorsun.
          Tamam gerçekten çok güzel bir kitaptı ama eleştirmicem mi? tabi ki de eleştiricem :P hahaha çok kötüyüm di mi? :D
          ilk önce sunu söylemeliyim. bu eleştiriyi yapıyorum ama kitabı okuyup eleştirisini kendisi görmek isteyenler lütfen bu paragrafı dikkate almayın. ama kitabı okuyup eleştiri yapmak isteyen olursa yorumlarınızı da lütfen eksik etmeyin. Hepimiz samuray kılıçlarını az veya çok biliriz. Her şeyi sorunsuzca kesebilen kılıçlardır bunlar. yani bir samuray karşısındaki kişiye sallasa şöyle bir anında adam iki parça olur. hatta samuraylar kendilerini bununla öldürür-bkz:Seppuku-. Kitabımızda birçok samuray ve haliyle samuray kılıçları var. Olaylar Japonya'nın çok karışık bir döneminde -bkz:Boshin Savaşı- yaşanması nedeniyle de bol bol kullanılıyor bu silahlar. Kitapta yazdığı kadarıyla el kol çene kafa havada uçuşuyor bu kavgalarda. ama iç savaş döneminde kışkırtıcı taraf olan İngilizlerin silahları da kullanılmaya başlıyor. bunlar toplar tüfekler vb silahlar. Eğer Wikipedia bağlantısına bir göz attıysanız Japonların bu silahları ilk kez görmüş bir millet olduğunu anlarsınız. İşte bu silahlarla taranmış bir savunma hattına gidiyor bir ara baş karakterimiz-Saçi-. ona göre samuraylar savaşta cesurca ölmeliydi ilk başlarda(aslında ölmese daha iyiydi ama;D). ancak bu savunma hattına gittiğinde gördüğü manzara korkunçtur. yüzlerce asker ölmüştür ama ortada sadece et yığını vardır.el kol bacak parmak. (tabi ki de çok kötü çok üzücü bir olay bu ama anlatmak istediğimin bununla hiç bir alakası yok.) Saçi bunun kasaplık olduğunu ve hiç onurlu dürüst bir davranış olmadığını modern savaşların arkasına saklanıldığını söylüyor. Seni vuranın kim olduğunu bile göremediğini cesurca savaşılmadığı söyleniyor.Evet kesinlikle onurlu bir davranış değil. Evet cesurca değil etik değil. aslında berbat bir durum. buraya kadar katılıyorum her harfine kadar. Ancak takıldığım nokta şu ki bunun kasaplık olduğu söyleniyor. (evet buna da katılıyorum) ama kendi kılıç dövüşlerinde de zaten ortaya çıkan manzara bu. yani demek istediğim ilk sayfalarda arkalarında bıraktıkları dövüş alanlarında da manzara o savunma hattındakiyle aynı aslında sadece daha küçük boyutlu bir savaş anında iki tarafta da bu görüntü oluşacak zaten. Benim gözüme batan bu. ama asla bu modern silahların savunmasını yapmıyorum. modern silahlarla yapılan savaşın da samurayların birbirinin gözünün içine baka baka cesurca korkususzca yaptıkları savaşlardan daha iyi olduğuna da inanmıyorum kesinlikle yanlış anlaşılmasın lütfen. Ama dediğim gibi bu nokta fazlasıyla gözüme battı.

        Kitabın en sevdiğim yanlarından biri de sonunda yazarın kitabın ortaya çıkış serüvenini açıkça ortaya koymasıydı. gerçeğiyle kurgusuyla kusurlarıyla her şeyini anlatıyor. kitaptaki küçük veya büyük tüm olayların %90'ı gerçekten yaşanmış olaylar. %10'unda da kendi kurgusu var. Tek bir olayın da tarihini değiştirmiş o kadar. Kitap sanki o dönemin tüm olaylarını doğrusuyla yanlışıyla anlatıyor. bu beni çok etkiledi. ne de olsa bu gibi kitaplar çok karşıma çıkmıyor.

       Kitaptan bir cümleyle yazıyı bitirmek istiyorum çünkü gerçekten çok uzun oldu bu kadarını beklemiyordum açıkçası:D



...Hayat bir serçenin kanat çırpması gibiydi, anlık bir titreşim. Her şey değişiyor ortadan kayboluyordu. Bu Saçi'nin her zaman aklında tutması gereken bir dersti...

2 yorum:

  1. çok güzel yorumlamışsın blogunu sürekli takip edeceğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim güzel yorumun için ^^
      her zaman beklerim :)

      Sil