Sayfalar

7 Ağustos 2024 Çarşamba

Değişim sembolü

Merhaba... yankıya devam diyebilir miyiz? Sevgili blog, hayat bir spiraldir diye bir teori var. Değişim sembolü yani. Anlamı da şu ki; Hayat ayni merkez etrafında döner durur. Her seferinde aynı noktaya illa ki geliriz. Ancak farklı bir kademede oluruz. 3 boyutlu koni seklinde bir dönme hareketi. Üst kademede aynı noktada. Aynı yollar, aynı şehirler, aynı şarkılar hatta belki aynı işler. ama farklı bir sen... Geçen yıl geldiğim yere yine geldim. Çok ama çok benzer bir format ama bambaşka insanlar... Kalbim hüzünlü. Bir daha aynı şekilde bir araya gelemeyecek bir sürü insanın hüznü dolu kalbimde bir köşede. Ama heyecanlı da bir şekilde. Geçen yılın eksiklerini çok net bir şekilde görüyorum. Sanki hep birlikte koskocaman bir resim yaptık. Herkes kendi rengini iliştirdi bir yere. Sonra renklerimizi alıp bambaşka yollardan yürüyüp ayrıldık. Geri dönmenin acı kısmı işte. hep beraber boyadığımız o resmi net bir şekilde yine görüyor olmak. Ama dedim ya aynı nokta farklı kademe... Şimdi baktığım yerden resmin güzelliği çok daha göz alıcı şekilde görünüyor. Hem güzelliği hem de eksikleri... Evet blog, Bir sene yaşadığım, çoğu yerinde bir sürü anım olan, bir sürü ilki yaşadığım ve ayrılırken de durmadan ağladığım şehre yine geldim. hoşgeldim... eksik buldum...

9 Eylül 2022 Cuma

Yankı

Evet... Sevgili blogg... Tahmin edersin ki benim kafamı yastığa gömüp saklambaç oynama zamanım geldi yine. E haliyle de kimseciklerin artık hatırlamadığı ve de uğramadığı bu tenha sokağa koştum. Buranın akustiği güzel. Kendi kendime konuştuğumda ses yankılanır dönünce sohbet hissi veriyor. Evet bir de işte kendi kendime konuştuğum duyulmasın diye seviyorum bu tenha sokağı. Bir çok şey değişti sevgili blog. Mesela ben mezun oldum... Artık bir jeoloji mühendisiyim. Bu koskoca lisans hayatımı doyasıya yaşayamadığım hissi çok çarpıcı oldu o diplomayı aldığımda. İstediğim şeyleri yapabildim mi, yeterli şekilde mezun oldum mu, ne yaptım ki ya da ne yapmadım? Tüm bu sorular çat çat kafamda patladı. Hayır sevgili blog. Üzgünüm ama yeterli hissetmiyorum. Olması gereken gibi bir jeolog değilim. Mühendis hiç değilim. Bir çok şey denedim çabaladım uğraştım kendimi geliştirmek adına bir sürü koşturdum. Olmadı bence. Yetemiyorum. Yere göğe sığamıyorum. Olmuyor. Bir de mezun olur olmaz hop diye girdiğim işim... Bir çok zaman ben burada ne yapıyorum diyorum. Neden buradayım? Kim bu insanlar? Benim hayatımda neredeler? Ailem ne bekliyor? 26 yaşındayım ne yaptım bu zamana kadar? Maddi olarak neye sahibim? Manevi olarak neye sahibim? Ailemden başka kimim var koşturup gelecek? Yalnız mı yaşasam yoksa yalnızlığı sevmiyor muyum? O kadar karışık o kadar kaotik düşünüyorum ki ben de yetişemiyorum ne istediğime. İnsanları alttan almaktan da bıktım. Çok seviyorum dediğim arkadaşlarımdan bir şeyler beklemekten bıktım. İnsanlar neden ben söylemeden anlamıyor bir şeyleri? Ya da daha doğrusu ben neden anlıyorum onların ne istediğini onlar söylemeden? Mesela ben neden kırıldığımda peşimden koşulup özür dilenmiyor da hiç bir şey yapmadan ben özür diliyorum? Alttan almaktan, insanların ne istediğine göre yaşamaktan, sorumlusu olmadığım sorumsuzlukların lafını yemekten yoruldum. Sahi ne yaptım bu zamana kadar ben? Kime yaşadım bu 26 yılı? O kırılmasın bu üzülmesin... eee ben? Parçalansam da sustum alttan aldım. Hem de yok artık öyle yapmayacağım diyemiyorum. Yapacağım çünkü. Özen gösterilmemek kalbimi kırıyor. Sahi özen gösterilmeyi hak etmiyor muyum sevgili blog? Peki özen gösterilmeye hak etmek için ne yapmak gerekir? Var mı bir cevabı? Yoksa ben sadece bir gölge miyim? İnsanların ayağına yapışık yaşayan kara bir lekeden mi ibaretim? Rengim yok mu benim sahi? Dikkat edilecek tek bir ışıltım yok mu? Özen gösterilecek kırılganlıkta değil miyim? Bilemedim işte. *** yankı sonu *** Pofuduk...

25 Nisan 2021 Pazar

25 Nisan.

Merhaba sevgili blog. Yine biz bize kaldık. Zaten ben de yokken bir sen kalmıştın. Hala izleyen var mı bu kız nerelerde acaba diyen var mı bilmiyorum ki varsa çok sevinirim. Ama buraların sakinliğine alıştık artık değil mi? Gerçi sakinliğe alışkındık zaten. Günümüz sorunlarından biri de hızlı yaşamak olunca sakinlik huzur verici bir hal değil mi?

Hızlı yaşamak, hızlı tüketmek, çok konuşmak aynı zamanda boş konuşmak, her şeye yorum yapmak, her şeyi bildiğini sanmak... Günümüz ya da daha da acısı çağımız sorunları bunlar ve daha fazlası. Her şey elimizin altındayken, dünya artık parmağınızın ucundan bile yakın hale gelmişken bu kadar hızlı yaşamak o kadar normal ki. Acımızı, sevincimizi, gururumuzu bile hızlı yaşıyoruz. Her şey anlamını, değerini yitiriyor. Çünkü bir an sonrasındayız hep. Tadını çıkartacak an yok artık, tadı çıkarılması gereken gelecek zamanları yaşıyoruz "an"dan ziyade çünkü. Bu da çok normal geliyor herkese.

Üzülecek ne çok şey var, dert edecek ne kadar çok şey... Kafamızı çevirmeye gerek yok farklı dertler görmek için, bakış açımızda milyonlarca farklı dert var çünkü. Çünkü her şeye ulaşmak artık çok kolay. Çünkü dünya parmağımızın ucundan bile yakın. Evet dertleri üzüntüleri görmek sıkıntıları fark edebilmek çok güzel. Ama sorun şu, yetişemiyoruz. Artık hiç bir soruna yetişemiyoruz. Üzülecek zaman bile bulamıyoruz. Çünkü tadı çıkarılması gereken gelecek zamanlara koşmakla meşgulüz. Açan çiçekleri, doğan güneşi fark edemiyoruz. Kıyamet alameti mi bu hıızzzlaaa akıp giden zaman? Hayır. Cehalet alameti, bencillik alameti.

Çok kızgınım. Her güzel şey biri ona koskocaman bir el feneri tuttu diye açığa çıkıyor artık ve hızla tüketiliyor. Bir günde modası geçen her şey. Ya da bir sıkıntı, bir hüzün. Biri bir ışık tuttu diye bir saniye üzülüyoruz. Belki bir damla göz yaşı. Sonra başka birinin tuttuğu farklı bir ışığa yöneliyoruz. Hızla tüketmiyoruz aslında. Hızla tükeniyoruz.


Bugün aslında bunları söylemek için gelmedim. Kırgınlıklarımı, hüznümü paylaşmak değildi amacım. Bugün ben bir yaşıma daha girdim sevgili blog. Evet sessizce... Konfetiler, abartılı partiler yok. Hatta geçen yıldan bir farkı da yok. Olmalı mı? Sahi hala gerçekten bir yıl daha yaşamış sayılıyor muyuz?

Artık 25 yaşında yaşlı bir deli olan Pofuduk bildirdi...


30 Mayıs 2020 Cumartesi

Gelebildim (mi) sonunda?


Merhabalar sevgili blog.
Ne desem nereden başlasam bilemedim. Kısaca; yazmayı özledim.

Buralar baya baya boş kaldı en son yazımı ne zaman yazdım hatırlamıyorum bile. (ki bakmaya da baya üşendim 😅)
Bu süreçte neler yaşandı, ne yaptım, nerelerdeydim sorularının en kısa cevabı da buralardaydım olurdu . Kitaplar okudum, diziler ve filmler izledim, birçok dersi verdim (çok azından kalmış olabilirim 😅), gezdim, eğlendim, ağladım... Normal bir insan gibi yaşadım sözün özü. sadece paylaşmayı tercih etmediğim zamanlar veya vakit bulamadığım zamanlar  oldu. Bu nedenle de yaz(a)madım. Buralardaydım diyorum herşeye rağmen çünkü sık sık takip ettiğim bloglara bakmak için açtım bu kapıyı. Üzücü bir çoğunluğun artık burada olmadığını gördüm. Aynı şekilde bir çok sevdiğim blogun da hala burada olduğunu fark ettim. (uzaktan da olsa hala takiptesiniz canlarım 😉)
Geldim çünküsü yok. Özledim yazmayı ve hala buradayım demeye geldim. Bir şeyler anlatmak gibi bir planım yok şimdilik. Daha sonra geleceğim hep buralarda olacağım bisürü bissürü yazı yayınlayacağım diyemiyorum. Söz verdiğim hiç bir seferinde geri dönemedim çünkü. Şimdi de döner miyim bilmiyorum.
O nedenle sadece koskocaman bir merhaba diyorum. Ama yorumlara bakmaya, Instagram hesabıma bakmaya devam ediyorum(twitter hesabım da açık hala ama nedense onu unuttum ben. Bir ara ona da bakayım 😂). Lütfen bir iki şey yazın da hasret giderelim. Gözüm hep buralarda çünkü.

Evet boş bir bilög yazısının daha sonuna geldik 😂

Sizleri seviyor koskocaman öpüyorum  💜
Hoşçakalın...

5 Aralık 2017 Salı

FikriMhim, Paradonax Ürün Deneyimi

İlk defa FikriMühim'den bir ürün deneyimi projesine katıldım. İtiraf ediyorum yeni kayıt oldum ve pek de düzenli anketleri takip etmiyordum. Ancak paradontax markasının deneyimini görünce hemen yapıştım diyebilirim :)
İlk Önce, FikriMühim ne ondan bahsedelim sonra da yorumuma dönelim. FikriMühim insanlara ürün deneyimi sunan bir  site. Yeni çıkan ürünleri denemeniz için gönderirken ayrıca markalar hakkında düzenli olarak yaptığı anketlerle de kullanıcının ürünler veya markala hakkındaki görüşlerini toparlıyor.

İlk deneyimimdi ve kiti talep edebildim mi edemedim mi diye düşünürken kargo geliverdi. İçinden yakın çevreme vermek üzere gönderilmiş deneme ürünlerini dağıttım ve kullanmamız için geleni de hemen banyoya bıraktım. Tam da diş macunumuz bitmişken çok iyi oldu. FikriMühim çok çok çok teşekkürler :D
Paradontax'la tanışmam yoğun diş eti sorunları yaşadığım bir dönemde oldu. Zaten benim caaanım dişlerim ne yazık ki inci misali düzgün bir sıra halinde değil. Çok çok göze batmasa da baya bir yamuklu yumuklu. Ee yirmilikler de "Çeeeğğkiiliiiğğnnn uleeğğnn!" diye hepsini bir güzel sıkıştırdığı için baya zorlanıyorum dönem dönem. İşte o zaman da öyle bir dönemdi. Diş etlerim kıpkırmızıydı ve kanıyordu. Reklamda da görünce hemen koşup edindim bir paket. İlaç gibi geldi desem yeridir. Kısa sürede diş etlerimin rengi düzeldi ve kanama kesildi. O günden beri hiç şaşmaz hep Paradontax alırız.

Beni hala rahatsız eden yegane şey tadı. Hala alışamadım. Ama abime göre tadı hiç rahatsız edici değil hatta çok da güzelmiş.:P Tuzlu bir tadı var. Evet ben hiç sevmiyorum ama temizlediğini de bir o kadar hissettiriyor. Yani diğer markalar ferahlık verdiğini iddia edip keskin bir nane adı verirken, böyle dişime sanki naylon bir tabaka sürüyor plastik gibi bir tat bırakıyor ama Paradontax asıl bu tadı sayesinde ferah ve temiz hissettiriyor. Bu tad onun işe yaradığını gösteriyor bence.

Çevreme dağıttığım numuneler ferahlık özelliği olanlardı.bu özelliktekinin de tadı aynı şekilde keskinmiş. Ancak ben denemediğim için şimdilik birinci ağızdan yorumlayamıyorum.

Toparlayacak olursam; bence vadettiğini (sağlıklı diş ve diş eti) fazlasıyla yerine getiriyor. Gözüm kapalı tercih ettiğim bir marka. Tadı evet keskin ama fırçaladıktan bir süre sonra salıklı ferahlığı fark ediyorsunuz.
Son olarak ürünün üzerindeki uyarılardan bahsedip bitireyim zira bilgisayarın klavyesi bozulmuş birçok harfi basmıyor delirmek üzereyim :(
-Günde max 2kez kullanın yutmayın.
-Diş hekimine danışmadan 12 yaş altı çocuklarda kullanmayınız.
-Rahatsızlık verici bir durumda kullanmayı bırakınız.


FikriPofuduk bildirdi :)