Sayfalar

17 Ekim 2014 Cuma

Bir yaprak daha mı?


Dedemin en çok sevdiği türkü

      Su son 3 yıldır sürekli bir yaprak dökümü yaşıyoruz. 3 yılda 4 koca yaprak ayrıldı asırlık çınarımızdan. Ama en acısı, en dokunanı bu oldu. Beni büyüten o dalyan gibi adam ince parmaklı kocaman ellerini öpe öpe doyamadığım İhtiyar delikanlı ,canım dedem annemin ve benim kahramanımız , bu salı aramızdan ayrıldı.
      5 ay öncesine kadar hala gençlere taş çıkarırdı. Köye gittiğimizde dağ taş gezer hiç yorulmazdı. geride bıraktığı 90 yılda olduğu gibi enerjik ve çevikti. Her yıl kocaman bir bostan eker, bakımını yapar ve öte beri toplardı. Ama son bostana bakmaya toplamaya gücü kalmadı ihtiyar delikanlının. 3 ay öncesinde güçten düşmeye başladı. Görünüşte sadece köyde birazcık üşütmüştü. ama işin rengi öyle değildi. Bir iki gün yattı ama gücü hala yerine gelmeyince tekrar hastane yolu göründü. Asker zamanında tutulduğu zatürre yüzünden eve tekrar gönderilmiş ve annesi tarafından hastalık görünmez kılınmıştı. Yani sadece üzeri örtülmüştü. Bu sene de zaten iyice yaşlanmış ve gücü gitgide azalmakta olan dedemin hastalığı kansere dönüşmüştü. Konduramadım. Kabullenemedim. Ama elden bir şey gelmedi. 
        1 ay evde yattı ama eski enerjik halinden eser yoktu. Sonra solunum sıkıntısı nedeniyle hastaneye yatırmışlar. Ama hiç istemedi hastaneyi hep evine gitmek istedi. Kanserin son evresi dedikleri enfeksiyon akciğerlerine yerleşmişti ve ne yazık ki hiç çıkamadı hastaneden. Ama benim afacan dedemin eli ayağı düzgün durmadı (ki nasıl dursun her yerine serumlar hortumlar takılı) elini attığı serumu, hortumu çekince doktor ve hemşireler elini ve ayaklarını da bağladı. Her gördüğümüzde elimizi sıkı sıkı tutup gidelim demeye çalıştı ama ağzındaki kocaman solunum cihazı konuşmasını engelledi. 
         Hep bir umut bekledim hep bir mucize. 
         Tek bir gün güldürdü yüzümüzü. Solunum cihazını çıkardılar ve hafta başında taburcu etmek için hazırlıklara başladılar. Ama ertesi gün tekrar solunum sıkıntısı yaşayınca o koca hortumu yine ağzına taktılar. 2 sıkıntılı ayda 4 kere kalp krizi geçirdi. ve en sonuncusuna da dayanamadı .
        Annemle hiç konduramıyorduk. Hep "Kalkacak o yataktan. Tabi eskisi gibi olmaz ama yine de başımızda bulunsun" diyorduk. Ama öyle olmadı. 
        Hala inanamıyorum, hala konduramıyorum. Yokluğuna alışılır mı, onu da bilmiyorum ama alışmak da istemiyorum. Bilmiyorum yani hala kapıdan girip "Bir tasa mı var hayırdır?" diye sormasını bekliyorum. Ona kocaman sarılıp sakallarıyla oynamak  istiyorum. Özlüyorum. Üzülüyorum. Ama hayat öyle bir şey ki acıya alışmak en fazla 1 gün sürüyor sonra acı tanıdık acı oluyor. Kocaman bir eksiklik boşluk oluyor hayatta ama yine de nefes alıp vermeye, yemek yemeye uyumaya, devam ediyoruz. Çok garip.
          Ama tek tesellimiz çoook güzel bir hayat geçirmiş olması. Evet yaşamında bir çok sıkıntı çekti ama bunlarla o kadar iyi başa çıkabilmiş ki. Bu sıkıntıların arasında da ne yemek istiyorsa onu yemiş nereye gitmek istiyorsa oraya gitmiş. Ailesiyle bol bol vakit geçirmiş.
Sadece 4 dişi vardı ama hiç protez diş takmadı ve o dört dişiyle de her şeyi ağzının tadıyla yedi. Haylaz bir çocuk, bilge bir akıl hocasıydı. Beni annemle babam işe gittiğinde dedem ve anneannem büyüttü. Dedemin elinden tutup gezdiğimi, bana masallar anlatmasını, şapkasını kafama geçirip de keh keh gülmesini çok özledim. Ama biliyorum ve de umuyorum ki Allah onun için en güzel cennet köşesini ayırdı. Uzaktan bizi izliyor, hep bizimle beraber. İnşallah böyledir. 

Allah mekanını cennet etsin dedeciğim...
Hep yanımızdasın, hissediyorum hala güç veriyorsun bize.